30 Mayıs 2008 Cuma

Efendim? Duyamadım...


Daha önce yaşadığınız yerlere gittiğinizde sizin de içinizde garip bir his vuku bulur mu?
Ne zaman Kumrular sokaktaki 3. Cadde’ye gitsem (yanlışlık yok, sokak-cadde ilişkisinin ters anlamda kullandığı bir yerdir burası) Naruto ‘daki Shino gibi hissederim kendimi; yani içimde böcükler uçuşur.

Geçen haftasonu eski 3. cadde’ye gittiğimde (“eski”yi benim için eskidi artık anlamında kullanmıyorum, bkz. yukarıdaki foto) ya da gidemediğimde demeliyim -çünkü burası orası değildi- şaşkınlığımı sokaktaki insanlardan gizleyememiş olmalıyım ki, hafif çiseleyen yağmurun altında, üstünde siyah bir yağmurluk, bir elinde kitabı, öbür elinde fotoğraf makinesi ile dolaşan, şaşkın, kırgın ve aynı zamanda “yağmurdan dolayı” gözleri dolu dolu görünen bu adamı hayli yadırgadıkları bakışlarından belli oluyordu. Yok yok burası benim çocukluğumdaki mahalle olamazdı.


Bizim top oynadığımız biri büyük (kum saha da derdik büyüğüne, önemli maçlar burada yapılırdı) biri küçük İKİ TANE (vurgulu okunacak) sahamız vardı. Şimdiki kum saha bizim eski küçük sahamızdan daha küçük olmuş, bir kısmı otoparka, bir kısmı mahalleli teyzelerin dedikodu yapmak için kurdukları bir kamelyaya dönüşmüş. Üstelik bir de basket potası dikmişler kenara. Kum sahada top mu seker! Ama o “dedikodu cafe” nin geleceği belliydi. Hatırlıyorum da bir gün yine haldır haldır top oynuyoruz aşaa mahalleyle, birkaç “hanımefendi” (ben yine terbiyemi bozmuyorum) gelmiş, sahanın ortasına sandalye koymuş ve “gidin başka yerde oynayın, çok toz kalkıyo, oturulmuyoööööaaaaeee” demişti. Küçük saha da çevresindeki evlerin özel bahçeleri genişletilerek daraltılmış. (Zıt anlamdaki kelimelerin uyum içinde kullanımına dikkat). Buralar sadece futbol sahası değil, çocukluğumuzu yaşadığımız yerlerdi bizim.

Şimdi soruyorum: Bu mahallede (ve başka birçok mahalle için de geçerli) çocuklar nerede yaşıyor? Diyeceksiniz ki okul, dersane, banka üçgeninin alan hesabını yapmak o kadar kolay değil. (Banka mı diyor?) Aman canım, öyle değil, soru bankasını kastediyorum.

Dünya değişiyor, gelişiyor. Biz de değişiyoruz ama bazı şeyler gözden kaçıyor sanırım

3 yorum:

Unknown dedi ki...

Eğer babaannemlere uğramışsam unutmam eski mahallemi ve fırsat buldukça yolumu ordan geçeririm.Kilisesi,camisi,herbiri tekrar bacasının tütmesini bekleyen eski virane rum evleri ve güzel Bayraklı(İzmir) insanları gelir aklıma.Hala keşke ayrılmasaydık dediğim, arkadaşlarımla kaç kere ezilme tehlikesiyle paldır küldür plastik topun arkasından koştuğumuz yokuşlarıyla hatırlarım.Peki sonuç?Değişim orayıda etkilemiş ve yalnızlık mevsimi başlamıştır.
Aramızdaki tek havacı komutana selamlarla...

Sertaç dedi ki...

selam kardeşim...

Serhat dedi ki...

o "eski mahallenin" şuanki "sakini" olarak hislerini anlıyorum sevgili blog yazarı. amma ve lakin artık o mahallede top oynayacak çocuk sayısı bir elin parmaklarını geçmediği için saha problemi yaşanmıyor. ayrıca oradaki teyzeler tümüne "dedikoducu" demeyelim lütfen :) evt kesinlikle katılıyorum sana acaip dedikodular dönüyor ama genelleme yanlış. mesela leyla teyze var bilir misin ? sizin zamanınızda da mutlaka o buradaydı maşallah mahalle muhtarı gibi herkesin kaçta eve girdiğinde tut da o akşam kocasıyla birlikte olup olmadğına kadar herşeyi biliyor öhüh neyse valla mahallemle ilgili bir geçmiş zaman yazısını okumak güzeldi :)
kolay gelsin..