6 Mayıs 2008 Salı

Civ x2

Çocukken birçokları evine civciv almıştır herhalde. Evet, bizim de vardı iki tane; sapsarı,mini minnacık (bu kelimeyi de ilk defa yazdığımı şimdi farkettim "minnacık" :P) ... Bir tane kardeşime, bir tane de bana... Onlara bir de yuva yapmıştık kendimizce, bir köşede yem, bir köşede su... Su koyduğumuz plastik tabağın içine girmelerine sinir olurduk. Hiç içilecek suyun içine girilir miymiş öyle! En komiği de bunları "yuva"dan çıkardığımızda, onu "tavaf" etmeleriydi. Kutunun etrafında yaldır yaldır koşarlardı hiç durmadan, tabi biz de peşlerinden. Kutu pek öyle büyük bir şey de değildi hani. Demek ki biz de bayağı küçükmüşüz o zaman.

Nedense birden aklıma geliverdi bu sahne az önce. Kendi kendime güldüm. Bazen böyle "flashback"ler yaşıyorum sebepsiz. (Lost karakter testinde de Desmond çıkmıştım zaten).

Sonra komşuya verdiydik civcivleri. Bir tanesi ölmüş, diğeri de bayağı büyümüş ve tavuk olmuştu. Sonra biz oradan taşınmıştık...Acaba komşu bizim civcivi yemiş midir? Bunu hep merak edicem. (???)

3 yorum:

Gökçe dedi ki...

Yaw,
o civcivler o su tabağına neden girerler diye çok düşünmüşümdür ve her girişlerinde de kızmışımdır.Demek hep aynı döngü içinde yaşanılııyor.

Adsız dedi ki...

Dostum, sen böyle karakter testleri falan yapacak adam mıydın?

Hiç civcivim olmadı benim, ama olsun diye istediğimi de hatırlamıyorum. Bir ara bu civcivleri maymuna çeviriyorlardı satabilmek için. Kızılay'da kırmızı, pembe, mor civcivler görmeye alışmıştık her hafta sonu. "Ayy ne kadar tatlııııı" diyenler bile vardı bu boyanmış civcivlere.

Sertaç dedi ki...

Hatırlıyorum o boyalı civcivleri...Yazıktır, günahtır...